Bence, şeytan diye bir şey gerçekte yoksa,
kişi uydurmuşsa onu,
kendine bakarak, kendisini örnek alarak uydurmuştur.
-Fyodor M. Dostoyevski
Birkaç ay önce, Neda Nezhdana’nın Kapılar adlı oyununu okuduğumda aklıma ilk gelen cümle bu olmuştu. Her paragrafında keskin bir ironi barındıran bu oyunu daha derinlemesine anlamak ve içeriğindeki semboller ile çok katmanlı anlatımı daha iyi algılayabilmek için aynı gün farklı aralıklarla birkaç defa yeniden okudum. Ukraynalı yazarın, kendi yaşadığı coğrafya üzerine temellendirdiği tümevarımsal bakış ekseninde 2008 yılında yazdığı oyun metni, şaşırtıcı biçimde, yıllar sonra bir çok farklı alanda yaşanacak olanları anlatır gibiydi. Üstelik bu gelişmeler yalnız Ukrayna’da değil, komünizmin yıkışı ve Berlin Duvarı’nın çöküşünü takip eden süreçte, özellikle Doğu Avrupa’da 90’lı yılların ortalarında yaşanmış ve izleri halen görülebilir bir çok toplumsal olayın hem farklı uzantıları hem de onların, çağın neo-liberal ekonomik sistemi içinde evrilmiş halleriydi.
Nezhdana, Kapılar’da ekonomi üzerinden siyasi ve toplumsal çıkarımlar yapıyor. Bunlar öncelikle insanın varoluşuna yönelik bir sorgulamayla başlıyor ve oyunun ileriki bölümlerinde, sırasıyla ekonominin, siyasetin ve toplumsal rollerin denkleme eklenmesiyle devam ediyor. Oyunun iki karakterinin de kadın olması ise, tüm bu perspektifin kadınların gözünden verilmesiyle, modern toplumda cinsiyet tabanlı sorunların, kadın odaklı ve kadına yönelik şekilde irdelenmesine zemin hazırlıyor. Oyun metninin böylesine güçlü bir konuya, etkileyici bir sembolik anlatıma ve çok katmanlı bir içeriğe sahip olması, oyunun sahnelenişi adına aslında büyük bir riski de beraberinde getiriyor. Çünkü iyi bir çeviri, doğru bir oyunculuk ve başarılı bir reji ekibi, oyunu zaten iyi olan metnin üzerinde yükselterek parlatabiliyor, oysa bu öğelerin biri bile yeterince iyi değilse oyun tümden bir boşluğa düşebiliyor. Yani metin sonuçta asla “ortalama” bir oyunun çıkmasına izin vermeyecek cinsten özgün bir karaktere ve anlatıma sahip.
İstanbul’da geçen yılın sonlarında kurulan Tiyatro 3.2.1, 24 Aralık 2016’da Moda Sahnesi’nde, Nezhdana’nın bu zor oyununu Türkiye’de ilk defa sahneye koydu. Oyunun çevirmeni ve yönetmeni, aynı zamanda Tiyatro 3.2.1’in de kurucusu olan Senem Cevher. Cevher oyun çevirmenin dışında, daha önce Devlet Tiyatroları’nda yönetmen yardımcılığı ve özel tiyatrolarda yönetmenlik yaptı. Ona bu oyunda, yönetmen yardımcısı olarak Gül Altınok ve reji asistanı olarak da Cansu Dikmen destek veriyor. Işık tasarımı Yüksel Aymaz’a, fotoğraflar ve afiş tasarımı ise Erkan Özgür Yılmaz’a ait.
Kapılar 21. yüzyılın ilk yıllarında Ukrayna’da bir morgda, kapıların kapanmasıyla sıkışıp kalan iki kadının öyküsünün anlatıldığı, metinde geçen adıyla bir “ulusal trajedinin kara komedisi”. İçeriğin halihazırda yoğunluğu üzerine, iki karakterin kendine özgü yönlerinin kimi zaman keskin çizgilerle ayrıldığı kimi zaman ise birbirine neredeyse aynı denecek kadar yaklaştığı oyunda, bir de bu geçişlerin hızlı bir tempoda gerçekleşiyor olması, oyunculara büyük bir sorumluluk yükleyen faktörlerden yalnızca biri. Bu nedenle sahnede iki önemli ve deneyimli tiyatrocuyu, Seray Gözler’i ve Asiye Dinçsoy’u görüyoruz. Gözler için söylenebilecek pek fazla söz yok; bilen biliyor, hatta bilmeyen bile biliyor. Onu, senelerce sayısız oyunda emek verdiği Devlet Tiyatrosu’ndan tanımayanlar hala varsa, rol aldığı sayısız televizyon dizisinde (benim için Süper Baba’daki Şule rolünün yeri ayrıdır) ve filmlerde ona birçok kez rastlamış olduklarından eminim. Şu an aynı zamanda Hayat Şarkısı dizisinde Süheyla karakterini canlandıran usta oyuncuyu Kapılar’da, doğaüstü bir şekilde dirilen bir ceset rolünde izliyoruz. Asiye Dinçsoy ise tiyatronun yanı sıra filmlerde de rol aldı. 2009 yılında Adana Altın Koza Film Festivali’nde, 2012 yılında da 44.Sinema Yazarları Derneği Ödülleri’nde ödül alan Dinçsoy En son 2016 yılında, Toz Bezi filmindeki Nesrin rolü ile 35. İstanbul Film Festivali, 21. Nürnberg Ger-TR Film Festivali ve 27. Ankara Film Festivali’nde en iyi kadın oyuncu ödülünü aldı. Dinçsoy ise Kapılar’da, 5 numaralı morgda çalışan bir görevliyi oynuyor.
Türkiye’de tiyatronun da sanatın her dalı kadar zorlu bir dönemden geçtiği bu günlerde, yeni ve gelecek vaat eden Tiyatro 3.2.1 gibi dinamik oluşumlar gün geçtikçe daha da önemli bir rol üstleniyor. Sanatsal - kültürel temelin korunmasında ve bu temelin birikimli ilerleyerek gelecek nesillere aktarılmasında hayati kanallardan biri olan tiyatroya destek, bir yandan sosyal bireyler olarak sahne önünde hepimize, bilet alarak, diğer yandan ise oyuncu, yönetmen, çevirmen, dramaturg, teknik gibi sahne arkasındaki ve sahnedeki insanlara yeni oyunlar sahneleyerek düşüyor. Kapılar, insanın insanı, toplumu ve içinde yaşadığımız düzeni sorgulayan, bu sorguyu bir morgda sıkışıp kalan iki kadının yaşam ile ölüm arasındaki soluksuz serüveni üzerinden izleyicisine başarıyla aktaran bir oyun.
kişi uydurmuşsa onu,
kendine bakarak, kendisini örnek alarak uydurmuştur.
-Fyodor M. Dostoyevski
Birkaç ay önce, Neda Nezhdana’nın Kapılar adlı oyununu okuduğumda aklıma ilk gelen cümle bu olmuştu. Her paragrafında keskin bir ironi barındıran bu oyunu daha derinlemesine anlamak ve içeriğindeki semboller ile çok katmanlı anlatımı daha iyi algılayabilmek için aynı gün farklı aralıklarla birkaç defa yeniden okudum. Ukraynalı yazarın, kendi yaşadığı coğrafya üzerine temellendirdiği tümevarımsal bakış ekseninde 2008 yılında yazdığı oyun metni, şaşırtıcı biçimde, yıllar sonra bir çok farklı alanda yaşanacak olanları anlatır gibiydi. Üstelik bu gelişmeler yalnız Ukrayna’da değil, komünizmin yıkışı ve Berlin Duvarı’nın çöküşünü takip eden süreçte, özellikle Doğu Avrupa’da 90’lı yılların ortalarında yaşanmış ve izleri halen görülebilir bir çok toplumsal olayın hem farklı uzantıları hem de onların, çağın neo-liberal ekonomik sistemi içinde evrilmiş halleriydi.
Nezhdana, Kapılar’da ekonomi üzerinden siyasi ve toplumsal çıkarımlar yapıyor. Bunlar öncelikle insanın varoluşuna yönelik bir sorgulamayla başlıyor ve oyunun ileriki bölümlerinde, sırasıyla ekonominin, siyasetin ve toplumsal rollerin denkleme eklenmesiyle devam ediyor. Oyunun iki karakterinin de kadın olması ise, tüm bu perspektifin kadınların gözünden verilmesiyle, modern toplumda cinsiyet tabanlı sorunların, kadın odaklı ve kadına yönelik şekilde irdelenmesine zemin hazırlıyor. Oyun metninin böylesine güçlü bir konuya, etkileyici bir sembolik anlatıma ve çok katmanlı bir içeriğe sahip olması, oyunun sahnelenişi adına aslında büyük bir riski de beraberinde getiriyor. Çünkü iyi bir çeviri, doğru bir oyunculuk ve başarılı bir reji ekibi, oyunu zaten iyi olan metnin üzerinde yükselterek parlatabiliyor, oysa bu öğelerin biri bile yeterince iyi değilse oyun tümden bir boşluğa düşebiliyor. Yani metin sonuçta asla “ortalama” bir oyunun çıkmasına izin vermeyecek cinsten özgün bir karaktere ve anlatıma sahip.
İstanbul’da geçen yılın sonlarında kurulan Tiyatro 3.2.1, 24 Aralık 2016’da Moda Sahnesi’nde, Nezhdana’nın bu zor oyununu Türkiye’de ilk defa sahneye koydu. Oyunun çevirmeni ve yönetmeni, aynı zamanda Tiyatro 3.2.1’in de kurucusu olan Senem Cevher. Cevher oyun çevirmenin dışında, daha önce Devlet Tiyatroları’nda yönetmen yardımcılığı ve özel tiyatrolarda yönetmenlik yaptı. Ona bu oyunda, yönetmen yardımcısı olarak Gül Altınok ve reji asistanı olarak da Cansu Dikmen destek veriyor. Işık tasarımı Yüksel Aymaz’a, fotoğraflar ve afiş tasarımı ise Erkan Özgür Yılmaz’a ait.
Kapılar 21. yüzyılın ilk yıllarında Ukrayna’da bir morgda, kapıların kapanmasıyla sıkışıp kalan iki kadının öyküsünün anlatıldığı, metinde geçen adıyla bir “ulusal trajedinin kara komedisi”. İçeriğin halihazırda yoğunluğu üzerine, iki karakterin kendine özgü yönlerinin kimi zaman keskin çizgilerle ayrıldığı kimi zaman ise birbirine neredeyse aynı denecek kadar yaklaştığı oyunda, bir de bu geçişlerin hızlı bir tempoda gerçekleşiyor olması, oyunculara büyük bir sorumluluk yükleyen faktörlerden yalnızca biri. Bu nedenle sahnede iki önemli ve deneyimli tiyatrocuyu, Seray Gözler’i ve Asiye Dinçsoy’u görüyoruz. Gözler için söylenebilecek pek fazla söz yok; bilen biliyor, hatta bilmeyen bile biliyor. Onu, senelerce sayısız oyunda emek verdiği Devlet Tiyatrosu’ndan tanımayanlar hala varsa, rol aldığı sayısız televizyon dizisinde (benim için Süper Baba’daki Şule rolünün yeri ayrıdır) ve filmlerde ona birçok kez rastlamış olduklarından eminim. Şu an aynı zamanda Hayat Şarkısı dizisinde Süheyla karakterini canlandıran usta oyuncuyu Kapılar’da, doğaüstü bir şekilde dirilen bir ceset rolünde izliyoruz. Asiye Dinçsoy ise tiyatronun yanı sıra filmlerde de rol aldı. 2009 yılında Adana Altın Koza Film Festivali’nde, 2012 yılında da 44.Sinema Yazarları Derneği Ödülleri’nde ödül alan Dinçsoy En son 2016 yılında, Toz Bezi filmindeki Nesrin rolü ile 35. İstanbul Film Festivali, 21. Nürnberg Ger-TR Film Festivali ve 27. Ankara Film Festivali’nde en iyi kadın oyuncu ödülünü aldı. Dinçsoy ise Kapılar’da, 5 numaralı morgda çalışan bir görevliyi oynuyor.
Kapılar’ın iki oyuncusu Asiye Dinçsoy ve Seray Gözler ile
Türkiye’de tiyatronun da sanatın her dalı kadar zorlu bir dönemden geçtiği bu günlerde, yeni ve gelecek vaat eden Tiyatro 3.2.1 gibi dinamik oluşumlar gün geçtikçe daha da önemli bir rol üstleniyor. Sanatsal - kültürel temelin korunmasında ve bu temelin birikimli ilerleyerek gelecek nesillere aktarılmasında hayati kanallardan biri olan tiyatroya destek, bir yandan sosyal bireyler olarak sahne önünde hepimize, bilet alarak, diğer yandan ise oyuncu, yönetmen, çevirmen, dramaturg, teknik gibi sahne arkasındaki ve sahnedeki insanlara yeni oyunlar sahneleyerek düşüyor. Kapılar, insanın insanı, toplumu ve içinde yaşadığımız düzeni sorgulayan, bu sorguyu bir morgda sıkışıp kalan iki kadının yaşam ile ölüm arasındaki soluksuz serüveni üzerinden izleyicisine başarıyla aktaran bir oyun.
إرسال تعليق