22 Kasım 2013’te Piramid Sanat’ta açılan Bedri Baykam’ın yeni sergisi “Dünyayı Değiştiren 8 Saniye”, ABD’nin barış yanlısı başkanı John Fitzgerald Kennedy suikastini inceliyor. Baykam’ın bir dedektif titizliğiyle, 1994’ten bu yana sürdürdüğü araştırmalarının sonucu olan sergi, içerdiği siyasi duruşuyla, irdelediği bu yakın tarihin en önemli olaylarından birine ışık tutuyor.
Baykam, Kennedy konusunda “ciddi” araştırmalarına başladığı 1995 yılında Texas School Book
Depository önünde
Sergi mekanına girdiğiniz andan itibaren sizi etkisi altına alan bir sergi bu. Tüm duvarlar ve hatta tavan bile 1963’te yapılan bu suikastle ilgili yerel ve yabancı gazete sayfalarıyla kaplı, duvarlarda ise Baykam’ın büyük boyutlu eserleri yer alıyor; bunlar farklı tekniklerle yapılmış ve JFK suikastini çeşitli yönlerden inceleyen eserler.
Sizi karşılayan eser serginin omurgasını oluşturan 180 x 360 cm boyutlarındaki “Suikast Sahnesindeki 12 Hatayı Bulun” oluyor. Bu eser, suikastin yapıldığı Elm Sokağı’nın bir görüntüsü ancak üzerinde suikast sahnesine uymayan tam 12 hata sanatçı tarafından bilinçli olarak gizlenmiş. Siz daha onu incelemeye başlarken adımınızı attığınız anda görüntü hareketlenmeye başlıyor. Evet, bu Baykam’ın bu sergide sıkça kullandığı 4D tekniği! 3 boyuttan farklı olarak eklenen 4. boyut, elbette ki zaman ve siz esere farklı açılardan baktığınızda yeni detaylar keşfediyorsunuz. Böylelikle karşınızda bu suikast etrafında gelişen ve geçmişten günümüze gelen bir tarih canlanmaya başlıyor. Tarihsel süreç, elbette bu serginin pivot noktası çünkü Baykam, her eserde geçmiş ve gelecek üzerinden olaylara bakıyor ve onları sanatsal bir biçimde sorguluyor ama son kararı izleyiciye bırakıyor.
Gizli Servis Ajanı Clint Hill başkanlık arabasına ulaşırken, Jackie bagaj kapağının üstünde, ölümcül atıştan 4 saniye sonra
Alanı gezdikçe, her eserle, olayın başka bir parçasına, kimi zaman siyasi, kimi zaman askeri, kimi zaman ekonomik, kimi zaman sosyolojik bir pencereden dahil oluyorsunuz. Bir yanda Domuzlar Körfezinde kılıç dövüşü yapan JFK diğer yanda kimliği sorgulanan Lee Oswald ve bir anda fondan Matt Monro’nun sesinden From Russia With Love şarkısını duymaya başlıyorsunuz.
Sergiyi bana Baykam’ın asistanı Öykü Eras gezdiriyor ve eserler hakkında beni bilgilendiriyor; her eserin önünde durup uzun uzun tartışıyoruz. Öykü, Bedri Bey’in Dallas ziyaretinde de onunla birlikte çalışmış, bu nedenle bu karmaşık olayın içindeki detayları ve isimleri çok iyi biliyor. Sergi turumuzun bitiminden birkaç dakika sonra Bedri Bey, içeri giriyor, elimi sıkıyor ve selamlaşıyoruz. Üst kata ofisine çıkıyoruz ve sohbete başlıyoruz.
Suikast Sahnesindeki 12 Hatayı Bulun, 4-D Work, 180×360 cm, 2013
“Bu araştırmayı 20 yıldan beri yapıyorum.”
Bu araştırmaya nasıl neden başladığını soruyorum önce. O henüz 6,5 yaşındayken olmuş bu olayı çok iyi hatırladığını söyleyerek başlıyor anlatmaya: “Bu, dünyada birçok meraklısı olan bir dipsiz kuyu ve bir yapboz. Bu yapbozun parçaları kafamda 1963 yılında yaşandığı günden itibaren bir soru işareti olarak yerleşti. 20 yıl öncesine kadar da ne zaman bununla ilgili bir haber görsem okurdum. 20 yıldır da bu araştırmayı yapıyorum.” Baykam, bu suikastin, yalnız kendisi için değil aynı zamanda dünya tarihi açısından da çok önemli bir olay olduğunun altını çiziyor.
Vietnam: Kennedy’nin bir an önce terk etmek istediği savaş oyununun adı
Araştırma 1994 yılında ciddi anlamda başlamış. Bu dönemde internet kullanımı günümüzdeki kadar rahat değil tabi. Bu durumun Baykam’ı nasıl etkilediğini ve onun nasıl bir araştırma stratejisi izlediğini sorduğumda, bulabildiği tüm kaynakları değerlendirdiğini söylüyor. “Genel olarak belgeseller, filmler ve kitaplar.” diyor. Bu kaynaklardan beslenirken, ayrım yapmadığını, hem bunun Amerika’nın bir iç hesaplaşması olduğu yolundaki görüşleri, hem de Lee Oswald’un tek başına bu suikasti yaptığına dair görüşleri göz önünde bulundurduğunu söylüyor. Kendisi bunun devlet içinde bir iç hesaplaşma olduğuna inandığını belirtse de karşıt görüşü en az inandığı görüş kadar incelediğini anlatıyor; bu okunan binlerce sayfa, izlenen saatlerce belgesel ve film demek. Bu serginin ne denli derin bir araştırmaya dayandığını böylece anlayabilmek mümkün.
“Kennedy suikastinin, günümüzde özellikle siyasi ve askeri alandaki etkileri daha çok hissediliyor.”
Kennedy suikastinin günümüzde de elbette ki yansımalarını görebilmek mümkün. Bunların omurgasını oluşturan sosyal, ekonomik ve siyasi etkilerden hangisinin günümüzde etkileri daha iyi hissediliyor diyorum. Yüzü ciddileşiyor,“Özellikle siyasi ve askeri alandaki etkiler daha çok hissediliyor.” diyor ve dünyayı değiştiren bu büyüklükte bir olayın etkilerinin şuan ne denli görüldüğünü anlatıyor. Amerika’nın Kennedy sonrasında özellikle Johnson ve Nixon dönemlerindeki politikalarının, savaşa yönelik adımlarının altını çiziyor. 2 Bush döneminden sonra şuan Obama’nın bu algıyı değişitirmek isteidiğini ama etkisiz kaldığını düşündüğünü belirtiyor. Örneğin Irak savaşının, Kennedy suikasti sonrası oluşan Amerikan siyasetinin bir göstergesi olduğunu söylüyor. Birşeylerin gizli tutulmaya çalıştığının altını çizerken “Ben bu cinayeti araştırdığım sırada, cinayeti Oswald yaptı diye, orada kitabını veya gazetesini satan insanların zaten neredeyse yarısının CIA veya FBI olduğunu hissediyorsunuz. Zaten orada öyle bir ortamdasınız ve adamların ‘Bu adam yabancı biri ama bu konuyu benim kadar biliyor.’ diye yaşadıkları paniği veya dehşeti görüyorsunuz.” diyor ve ekliyor: “Resmi söylemi taşıyan müzenin hala bugün nasıl bir Amerikan kurumu düzeni tarafından kontrol edildiğini, komployla ilgili hiçbir video, bulgu, afiş veya kitabın orada sergilenmediğini görüyorsunuz. Eskiden komployu savunan insanların şuan oranın küratörü olduğunu bile öğrenebiliyorsunuz!”.
Bu defa Baykam’a daha kişisel bir soru soruyorum: “2007 yılından itibaren 4D tekniği ile eserler yapıyorsunuz. Bu tekniği nasıl geliştirdiniz?”. 80’li yılların başlarından itibaren önce boyada sonra fotoğrafta şeffaflık üzerine çalışmalar yaptığını söylüyor. Bu sırada bana çeşitli kataloglardan o yıllarda yaptığı eserlerden örnekler göstererek cevaplamayı sürdürüyor. Boyada şeffaflık ve katman kullanımı sonrasında, fotoğraflarla çalışırken de benzer bir katman mantığını oluşturmuş. Zamanla deneyerek, daha farklı sonuçlara ulaşmış ve böylece şuanki 4D tekniği doğmuş. Sonrasında “25 yıl önce başlayan bir deneme süreci bu benim için fakat 25 yıl önce bunu yapamazdım. Zamanla ve tecrübeyle bu noktaya gelmem gerekliydi.” diye ekliyor. “Bugün bu işe bu kadar uyan 4D’leri, kendime, malzemeye ve içime döndüğüm anlarda keşfedebildim, ortaya çıkarabildim.”
Bu sergideki eserlerin çoğunluğunun 4D tekniğiyle yapıldığını hatırlatıyorum. “Sergi içeriğinin bu teknikle muhteşem bir uyum içinde olduğu söylenebilir mi? Bu tekniği ortaya çıkardığınızda aklınızda Kennedy suikastiyle ilgili bir eser oluşturmak var mıydı?” diye soruyorum. Bunun özellikle bu sergi için düşünülmüş bir teknik olmadığını anlatıyor; “Fakat tekniğin, serginin içeriğiyle çok iyi örtüştüğünü biliyorum” diyor. Ardından gözleri parlıyor ve heyecanla ilk 4D eserlerinden birinin bu suikast hakkında olduğunu, Kennedy cinayetinin onun aklındaki bir obsesyon haline geldiğini belirtiyor.
“Eğer hiç kimse gelmezse, oturup ben tek başıma izleyeceğim!”
Baykam, Dünyayı Değiştiren 8 Saniye’de, sergi alanında 2 farklı yere yerleştirdiği 2 farklı ekranda, suikastle ilgili bir konuşma yapıyor. Türkçesi 10, ingilizcesi 7 saat kadar olan bu konuşma, sergiyi gezen birinin bir defada izleyebilmesini neredeyse olanaksız kılıyor. Bu nedenle Bedri Bey’e, benim gibi bu konuşmayı tamamen izlemek isteyenler için özel bir gün düzenlemeyi düşünüp düşünmediğini sorduğumda, serginin kapanış günü olan 19 Ocak günü bunu bir maraton şeklinde gerçekleştireceklerini söylüyor. “Eğer hiç kimse gelmezse, oturup ben tek başıma izleyeceğim!” diyor ardından gülerek.
“Kendimi zaman zaman bir gizli ajan gibi hissettim.”
2013, suikastin 50. Yılı. Türkiye’de son zamanlarda yaşanan olaylarla bu suikastin ortak noktaları olup olmadığını soruyorum Bedri Bey’e. “Benzerlik değil aynılık var.” diye cevap veriyor bana. Sanki bu soruya hazırlanmış gibi bir defada ve hızlıca cevap veriyor. Hemen ardından, Ergenekon ve Balyoz davalarından, askerlerin ve gazetecilerin yargılanmasından bahsediyor. Bütün bunların, 1963 yılında Amerika’da uygulanan saptırma ve yanıltma stratejileriyle benzerlik taşıdığını söylüyor. “Türkiye’de malesef artık, siyaset şöyle yürüyor: Siyasetin en tepesindeki insanlar diyor ki, beni kim durdurabilir? Basın. Tehdit ederim, satın alırım ya da işten attırırım. Kim durdurabilir? Asker. Dava açarım, içten çökertirim, kendi adamlarımı koyarım. Kim durdurabilir? Yargı. Referandum adı altında, demokratikleştirme adı altında darbe yapar ele geçiririm. Gençlik mi? Coplarım, biber gazı sıkarım. Bana artık muhalefet kalmamıştır, istediğimi yaparım.” Hemen sonrasında günümüz dünyasında yaşananları okuyor ve: “Dünyanın hiçbir ülkesinde, bugün Türkiye’de bu hükümetle yaşanan, ekonomik yolsuzluk rezaletleri, ne Amerika, ne Fransa, ne İngiltere, ne Almanya, dünyanın hiçbir sözde liberal ekonomiyle yürütülen, hiçbir ülkesinde bunların %10’unun yaşandığı bir noktada, hiçbir hükümet ayakta durmaya çalışmazdı, istifa ederdi. Ayakta durmaya çalışmazdı çünkü çalışamazdı. Ancak başbakana polis eşliğinde başbakanlığa gidip oradan özel eşyalarını alıp terketme izni verebilirlerdi… jest olarak. Bizde yapılan, bu skandala karşı gazetecilerin emniyete girmesini yasaklamak ve emniyetteki yerlerine gidip dolaptaki eşyalarını almayı bile engellemek.”
Kennedy suikasti öyle bir kapalı kutu, öyle bir dipsiz kuyu ki, doğru bilgiye ulaşmak için hem zaman hem de emek gerekiyor. Baykam kendini bir gizli ajan gibi hissetti mi bu araştırma sırasında? “Tabi.” diyor, “Bu olay Amerika için çok önemli ve üzeri örtülmeye çalışıldı. Ben tabi ki kendimi zaman zaman bir gizli ajan gibi hissettim.”
‘Ellerini Küba’dan Çek ’: Domuzlar Körfezi ve Misil Krizi. 4-D Work, 180×240 cm, 2013
“Kendi gemimin içine ve rotasına düzen getirmem lazım.”
“Yakın gelecekte Baykam bizimle neler paylaşacak?” diye soruyorum son olarak. “Bunun ardından örneğin bir I.Dünya Savaşı araştırması gelmeyecek, Ergenekon veya Balyoz davası görmeyeceksiniz. Ben hep buna benzer büyük derin araştırmalarla yapılan sergilerden sonra daha boyaya, daha sanat kavramına, daha içime, atölyeye, derine, malzemeye inerim. Bir süre sonra, ama 2 yıl ama 4 yıl böyle bir konu yüzeye çıkar. Bu tip derin araştırmaları üst üste yaparsanız, sanatta kendinizi imha edersiniz, çağdaş düşünce ile kendinizi geliştirme yeteneğinizi kaybedersiniz. Şuan önce kendime, atölyeme, arşivime, dünyaya, boyaya dönmem lazım. Kendi gemimin içine ve rotasına düzen getirmem lazım.”
Bu tatlı sohbet kıvamındaki röportajdan sonra, tarihin karanlık sayfalarına ışık tutan bu serginin görülmesi gerektiğini düşünüyor ve mutlaka gezilmesini tavsiye ediyorum. Ayrıca Bedri Baykam’ın “Dünyayı Değiştiren 8 Saniye” sergisi kapsamında 28 Aralık Cumartesi günü saat 15:00’te başlayacak ve 18:00’e kadar sürecek bir panel düzenlenecek. Sergi 19 Ocak’a kadar gezilebilir.
Post a Comment